Seiko etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Seiko etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

The Big Watch Book, 5



Nihayet Esquire The Big Watch Book dergisinin 5. sayısı da çıktı. 

Beş uzun yıl geçmiş ilk sayının üzerinden. Her sayı aynı ekip tarafından çıkarıldığı halde her biri kendine özgü bir yapıya sahip. Bu sayı çeviri ağırlıklı oldu mesela. Hayatımda ilk defa bu kadar çok çeviri yaptım, evvelden çekinir hiç bulaşmak istemezdim çok zor bir iş olduğunu biliyordum ama yine de hoş yanları olduğunu gördüm. Belli başlı konular kapakta yazıyor zaten, yazılmayanlar da keşfedilmeyi bekliyor.

The Big Watch Book, yılda bir sayı çıktığı için ve yıl sonunda yayımlandığından her sayı o yılın bir özeti gibi görülebilir. Bu sayı da 2019 saatlerinin bir özeti gibi. Unutmadan Vacheron Constantin ve Seiko üzerine çok iyi yazılar var. Bu markaların ruhunu anlamak isteyen saat meraklıları okumalı.


Kapak konusu Oris Big Crown ProPilot Calibre 115
İyi okumalar dilerim.

Seiko veya Zenith, Doğu ile Batı



Yukarıdaki saat çok hoş. Ama bence Seiko ve diğer uzakdoğu kökenli saat üreticileri estetik ve ruh olarak çok kötü saatler üretiyor. Seiko'nun sadece 5 serisini, Sportsmatic ve Grand Seiko'ları çok beğeniyorum. Bir de Citizen var, bazı modelleri harikadır, diğer üreticilerin ise saatlerinden tek tek söz etmek gereksiz. Karmaşık ruh hallerinin ve olduğundan farklı durmanın tezahürleri olan saatler üretiyorlar.

Geleneklere bağlılık konusunda aklımıza hep doğu kültürü gelir, oysa durum tam tersi: Geleneklerine daha çok bağlı olan batı'dır! En eski şirketler sıralamasında bunu daha açık görebiliriz. 500 yıllık şirketler vardır! Doğuda ise bu tarz şirketlerin sayısı çok azdır. Batıda bir eve gidin 20 yıl sonra aynı evi ve o insanları aynı şekilde (tabii daha yaşlanmış olarak) ve evdeki eşyaların çoğunu da aynı yerde görürsünüz. Doğuda aradan uzun yıllar değil biraz zaman geçsin ne insanları ne evi bulabilirsiniz! Hatta uzun yıllar değil bir iki yıl geçsin aynı telefon numarasından bile arkadaşınıza ulaşamazsınız, değiştirmiştir.

İkinci konu estetik zevk meselesi. Bilindiği gibi karmaşık ve çok fazla gereksiz ayrıntı barındıran kadran tipine sahip saatler ve büyük kasalar son yıllarda moda oldu. Bunun öncülüğünü de doğu yapıyor (talep ediyor). Estetik beğeni de bu yönde gelişiyor, öğretiliyor. Uzakdoğunun zenginleri beğenelim beğenmeyelim saat piyasasına yön veriyorlar ve onların kültür kodları bu tarz saatleri istiyor.

Sahte saatler neden arttı? 70'li yıllarda sahte saat yok denecek kadar azdı. 80'li yıllarda biraz arttı, 90'larda haddini aştı ama en büyük patlamayı 2000'lerde gösterdi. En büyük neden gelişen ekonomilerde gizli. Doğunun yıldızı parlarken batı'nın yıldızı matlaştı.

Çok fazla takıp takıştırmak batıda bir zevksizlik göstergesidir aslında, ancak doğuda tam tersi bir etki yaratır. Bakıyorum da en eski İsviçre saatleri de giderek kokoş bir beğeninin (hep doğudan geliyor) esiri olmuş durumda. Oysa 50 sene önceyi bırakın 20 sene önce bile böyle değildi.

SEIKO: NEREDEN NEREYE?

Gelelim Seiko'ya. Seiko benim için önemli, daha doğrusu Seiko 5 serisini ve Grand Seiko'ları üreten o müthiş zeka ve mantık çok önemli. Fakat diğer modellerine bakıyorum da şaşırmadan edemiyorum, hepsi çok zevksiz. Tıpkı Osmanlı döneminden Cumhuriyet'e geçtiğimiz vakit eski inceliklerin depoya kaldırılması gibi bir zevksizlik, bir acılık var. Bu zevksizlik yazık ki Seiko'nun çoıu modeline sıçradı. Sekio'nun ağırbaşlı, saygılı bakışı neredeyse kaboldu. Daha sade, daha rafine modellerden uzaklaştılar. Giderek daha karmaşık ve daha şımarık modeller üretilmeye başlandı.

Seiko yükselmek için çok uğraşıyor ve hata yapıyor. Seiko zaten yüksekteydi. Fakat yeni üretim-tasarım ve satış stratejisi onu bulunduğu konumdan aşağılara çekiyor. Zenith ise aynı modeli denedi ve kısa sürede başarısız oldu, neticede başka bir yola girdi, Seiko henüz başarısız olmadı ama istediği kadar yükselmedi de. Sadece bir ustalık gösterisi olan ve Seiko adına çok da yakışmayacak karmaşık saatler üretti (Credor). 

Zevksizlik, yükselen değer olduğu sürece batı huzursuz olacak ve sadece para için kötü saatler üretecek. Ancak doğunun bundan bir kazancı olmayacak.

Gelenekler ve kaliteli zevk algısı gelip geçici modalardan daha evladır, özellikle zeka ve yetenek ile donatılmış ise.

Saat Dünyası 36: Eterna, Montblanc, Alan Hosman...


Dünyanın hangi ülkesinde olursanız olun saat dünyasının İsviçre’ye hem kalbinden hem göbeğinden bağımlı olduğunu göreceksiniz. Saat Dünyası dergisinin 36. Sayısı da bu durumun bir göstergesi. Ayrıca Baselworld 2011 için 36. Sayı ile birlikte aynı sayının İngilizce baskısı da hazırlanmış.

Dergi güzel ama kapağındaki saat çirkin bence, keşke 34-38. sayfalar arasında bulunan Eterna’lardan biri kapak olsaydı. Eterna demişken 155 senelik bir şirket ile ilgili yazı güzel, efsane rotor düzeneği eterna-matic'ten de söz edilmiş. Eda Altay Deniz'in yazısının girişinden ülkemizde Eterna saatlerini artık Aydın Saat'in temsil edeceğini öğreniyoruz. Aydın Saat, Seiko saatlerinin istenen modellerini ülkemize getirmemesiyle ile ilgili olarak çok eleştirilmişti, Eterna saatleri orta-üst sınıf bir marka olduğundan eleştirileceğini zannetmiyorum.

 
Dergide Montblanc saatleri ile ilgili yazı da önemli. Daha başka yazılar da var: Baume&Mercier, Cenevre Saat Fuarı, Edox, İsviçre saat ihracatına ilişkin ekonomik veriler, Tag Heuer ve Alain Prost, Zenith, Omega, Quantum ve Creo... Bu arada dergide Romain Jerome Moon Invader serisi saatleriyle ilgili yazıyı görünce ilgiyle okudum, fakat Moon Invader çirkin bir saat ama Romain Jerome çok yaratıcı hakkını vermek gerek, bir de Moon Fighter adı verilen dolmakalemleri var ki şaşırmamak elde değil.

http://www.romainjerome.ch/wp-content/uploads/2011/01/RJ_M.OE_.IN_.001_zoom1.jpg
Bir saat dergisini saat dergisi yapan biraz da teknik yazılardır. Bu nedenle Alan Hosman'ın Kronograf sistemleriyle ilgili yazısının 3. bölümü çok iyi ve dergiyi saklanılacak bir dergi yapıyor.


MekanikSaat blogu okurları için derginin sürprizi ise 114. sayfada bulunuyor. Bu sayfada bulunan yazı saat tamir ustaları hakkında.

Saat Dünyası 35


Saat Dünyası dergisinin 35. sayısı çıkmış bulunuyor. Kadir kıymet bilmeyen bir ülkede saatlere ilişkin dergilerin yayımlanmasını bir kenara bırakalım 35. sayısı idrak etmiş bir dergi bulmak bile bence makus talihimizi yenme yolunda önemli bir adımdır.

Hemen söyleyeyim derginin kapağındaki saate aldırmayın. Asıl güzelikler derginin içinde saklı. (Bazen öyle saatler üretiliyor ki dehşete kapılıyorum.)

Dergide, daha ilk sayfalarda gözüme çarpan şey Aydın Saat'in Seiko reklamı oldu. Daha doğrusu Grand Seiko reklamı. Yarım asrı deviren bu mükemmel sadelikteki saati görmek şaşırtıcı. Grand-Seiko Japonya dışındaki ülkelerde zor görülen ve zor bulunan, mekanik saatçiliği ileriye götürmüş, standartları yeniden tanımlamış efsane bir saat. Aydın Saat'i zaman zaman eleştirdim ancak bu saatleri getirmesi takdire şayan, tebrik ediyorum.

fotoğraf: watchopenia

10. Cenevre Grand Prix d'Horlogerie yarışması ve ödül alan saatlerin anlatıldığı sayfalardan sonra 361 parçadan mürekkep Zenith tourbillon saatinin anlatıldığı sayfalar geliyor.(Bu arada Seiko da spor saat dalında büyük ödül almış, bu yarışma aslında İsviçreli saat üreticilerinin kendi aralarında ödül kazandıkları bir organizasyon görünümünde fakat Seiko gibi kendini kabul ettirenlerin de olması yarışmanın bir nevi aydınlık yüzü oluyor.)

Dergide Rado, Frederique Constant yöneticisi Peter Stas söyleşisi, IWC Big İngenieur Edition Zinedine Zidane saatinin anlatıldığı bölümleri geçtikten sonra Blancpain Fifty Fathoms efsanesinin tarihini, Grand Seiko'nun Türkiye'de satışa sunulması nedeniyle Robert Wilson ile yapılmış söyleşiyi de okuyabilirsiniz.

Longines Weems saniye düzeltmeli saatin anlatıldığı haber kadar sayfa tasarımı da dikkat çekici. Orient saatlerinin 60. yılı şerefine üretilen saatin ayrıntıları ve Jun Watanabe'nin açıklamaları da dergide mevcut.

Sayfa sayfa anlatmakla bitmiyor dergi, 120 sayfa olduğundan epeyce yazı var. Yalnız derginin sonlarındaki Patek Philippe Müzesi'nde bulunan Osmanlılar için üretilmiş cep saatlerine ilişkin yazı ve arkasından Prag'daki ünlü astronomik saatin anlatıldığı kısımlar ilgiyle okunacak cinsten. Bu arada Prag'daki astronomik saatin köşelerinde bulunan heykellere dikkatle bakıldığında avrupalıların korktuğu şeyleri de göreceksiniz, elinde ayna tutan kibirli insan, elinde altın kesesi tutan bir yahudi, yine elinde kum saati bulunan ve ölüm gerçeğini hatırlatan iskelet nihayet son olarak başında sarık bulunan kişi de Türkleri sembolize ediyor! Yani figürlere bakıldığında çok da romantik bir saat değil aslında günah ve önyargıları birleştiren bir zihniyetin dışavurumu.

Neyzen Fikret Kâmil Bertuğ ile yapılmış söyleşi dergide okuduğum en güzel söyleşilerden biri.

Bu sayı kapağı ile değil ama içeriği ile arşivlik bir dergi, kaçırılmasın derim.

Başlangıç Olarak Hangi Saati Almalı?



Daha önce de yazmıştım fakat blog okurlarından yine mektuplar gelmeye devam edince konuyu etraflıca bir kez daha yazayım dedim.

Pilli saatlerden mekanik saatlere geçmek isteyenler, mekanik saatlerin fiyatlarının çok pahalı olduğundan şikayet ediyor ve uygun seçenekleri öğrenmek istiyorlar.

Başlangıç olarak Seiko'nun 5 serisini öneriyorum. Bu seri belki de saatçilik tarihinin en çalışkan, en sade makinelerinden birini taşıyan bir seridir. Bu saatten sonra diğer mekanik saatlere başka bir gözle bakılıyor. değer vermeyi öğreniyor insan. Sonuçta Seiko 5 modelleri mekanik saatler içinde ulaşılabilek bir güzelliği taşımaları nedeniyle önemlidir.

Seiko 5 modeline adını veren 5 temel özellik vardır:

1. Otomatik (Automatic)
2. Su geçirmezlik (Water resistant)
3. Şoklara dayanıklı (Shock resistant)
4. Gün (Day)
6. Tarih (Date)

Bu saatin önce karanlık tarafını yazayım. Pilli saatlerden mekanik saatlere geçen üstelik saatinin saniyesi saniyesine dakik olmasını çok önemseyenler bu saate biraz bozulacaklardır. Çünkü bu saatin en büyük kusurlarından biri günde +/- 10 saniyeden +/- 30 saniyeye kadar sapma gösterebilmesidir. Fakat bence bu durum çok önemsenmemeli. Zaten bir süre saati gözlemleyip kullanımdan sonra daha mekanizma deyim uygunsa tam anlamıyla oturması beklenir ve sapma oranı kendiliğinden daha aşağılara iner. Belli bir süre sonra saati tecrübeli ve güvenilir bir ustaya göstermek ve saati ayarlamasını istemek hassasiyet sorunlarını büyük ölçüde çözer, dert etmeye değmez bence.

Seiko 5'lerin mekanizmasında plastik de kullanılmaktadır, fakat bu parçalar uzun yıllar çalışmaya göre üretilmiştir yani sağlamdırlar. Ayrıca Seiko 5'lerin parçaları hemen bütün saat tamircilerinde bulunur, tamiri ve bakımı kolaydır.

Bir başka konu da temelde otomatik saatlerin elle kurulabilmesidir, fakat ne yazık ki bu saatin mekanizması buna müsaade etmiyor.

En çok satılan ve fiyatı uygun olan (100-200 Tl) Seiko 5 modelleri 38mm ile günümüzde popüler olan saatlere göre küçük sayılırlar, fakat dalgıç ve spor serilerindeki Seiko 5'ler 44mm'ye varan çaplarıyla (fiyatları 250-500 Tl arasında değişir) kimine göre büyük sayılsalar da günümüz saat modasına uygundur (ben 38mm olanları tercih ederim).

Gelelim Seiko 5'lerin aydınlık yüzüne.

Her yaştan insana hitap eden bir seri olması önemli bence. 9 Yaşındaki oğlum da ben de seviyoruz bu saatleri. Oğlum geceleri saatin kadranını net bir şekilde görebildiği için mutlu, saatin mekanizmasını da izleyebiliyor, saatin kaç olduğunu kolaylıkla söyleyebiliyor.

Ben de saatin sade yapısını, hafif ve dayanıklı oluşunu beğeniyorum.

Daha önce forumda yazdıklarımı kısaltarak buraya da alayım:

Mekanik saatlerin ayrı bir havası vardır, canlıdır onlar adeta. Sadece saatin kendisi ile değil arkasındaki felsefe de işin içine girer çünkü. Mekanik saat bir kültürdür, salt mekanizmaya da indirgenenez. Tarih, felsefe ve bilimin el ele verdiği sanat eserleridir bunlar.

Rotorun dönüşü, kadrandaki sayılar, saniye iğnesinin pıtır pıtır ilerleyişi en pahalı saatlerde de temelde aynıdır zaten.



--> Seiko saatinizin üretildiği tarihi bulmak için: Seiko Watch Production Date Calculator

--> Güvenilir Seiko satıcıları için:

Chronograph.com
Roachman.com
Skywatches
21jewels.com
Pokemonyu (eBay)
Premierwold (eBay)
Time Paradise (eBay)
Capital Mall (eBay)
Seiko5ers
Watches88

Ayrıca lütfen bakınız:

* The Cheapest High End watch


* Seiko 7s Serisi ve Miyota (Citizen) 82 Serisi hakkında bir inceleme.

* Seiko 5 Review

* Seiko 5 Automatic Watch - The Watch of High Value

* Seiko 5 military - what model to choose?

* Seiko 5 Flieger

* Divers

Sahte Seiko saat nasıl anlaşılır?

* How to spot a fake Seiko watch (revised) 

Okur Mektubu 2: Seiko 5 Automatic düşünüyorum

"iyi akşamlar,

ben saat önerisi istemiştim geçende hala kafam karışsa da son olarak otomatik bir saat almaya karar verdim. Seiko 5 Automatic düşünüyorum. şimdilik bir öğrenci olarak bütçem 200 tl'ye kadar çıkıyor.

benim sizden istediğim bu otomatik saatle herhangi bir sorun yaşar mıyım? bir arkadaşım çabuk bozuluyor dedi(saat konusunda bir bilgisi olmadığını bilsem de içime kurt düşürdü bir kere).

bir de sanırım ben kayışı gittiği kadar kullanırım ama ardından deri kayış alırım diye düşünüyorum. deri kayışın dezavantajları nelerdir, bu saatle uyar mı? kayış olarak sizin tavsiyeniz nedir; metal,deri,naylon..vs"




Otomatik saatler de diğer mekanik araçlar gibidir, bakımı yapıldığı sürece herhangi bir sorun yaşamazsınız. Evvela şunu bilmelisiniz: Otomatik saatleri çalıştıran insandır. Bu saatler pille değil sadece sizin günlük hareketlerinizle çalışır (elbette bütün gün evde oturup tv seyrederseniz çalışmaz, durabilir orası ayrı ;)

Zaten otomatik saatlerin güzelliği de budur, sizi zamanı izlemeye teşvik eder. "Acaba bugün kaç dakika ileri veya geri kaldı?" diye cep telefonunun saatiyle veya bilgisayarınızın saatiyle uyumlu çalışması için ayarlamanız gerekir, işin güzelliği de budur...

Bazı insanlar zamanın akışını fazla umursamazken, otomatik saati olanlar için zamanın akışı önemlidir, hatırlanmalıdır, düzenlenmelidir, kontrol edilmelidir, konu ile bilgisi olmayanların sözlerine aldırmayın, kaliteli otomatik saatler en az 150 sene çalışmak üzere yapılırlar yani kolay kolay bozulmazlar...

Deri kayış bu saate uyar bence, saatle verilen metal kordonu varsa alın ve paketleyip saklayın, ileride satmak isterseniz takıp satarsınız. Ancak benim tavsiyem günlük hayatınızda deri kayış kullanın, hem daha estetiktir hem de daha kullanışlıdır, kullandıkça anlayacaksınız, metal kordonlar uzaktan şıkır şıkır görünür, bu tarz kordonlar kadınlara yakışıyor fakat bana kalırsa erkekler için uygun değil, metal kordonlarla epey sıkıntı çektikten sonra geç de olsa benim de aklım başıma geldi, deri kayış kullanıyorum şimdi ve şimdi çok rahatım.

Deri veya metal kordonlardan hoşlanmayanlar nato kordonları denesin derim.

Zamanınız bol olsun
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...