TAG Heuer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TAG Heuer etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

TAG HEUER - Monaco Twenty Four Calibre 36 Chronograph

https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiLSiM_NoLb6edh9mGKoUc7NkpuUXn4vLE1MkpXod3vAdDLdIa2ShC6RAjOIbvpZTmQwAnSjEoLOJ7FyH1sbZ8ziP9-9WCkWf2RR_k1jVMHN2rHPXccrGEJghsJSj1Gd8kg07NO-3rgOlQ9/s1600/TAG-HEUER---Monaco-Twenty-Four-Calibre-36-Chronograph-BACK.jpg
via http://watch-happening.blogspot.com



TAG HEUER saatlerinde tasarımdan kaynaklanan bir iticilik var bence. Fakat Silverstone ve Monaco modellerini hariç tutarım. Nasıl ki Rolex saatleri arasında Milgauss bütün o rüküş ve itici olan Rolex'lerden ayrılıyorsa, Monaco da Tag Heuer saatleri arasında özel bir yere sahiptir. Derler ki gerçek Rolex tutkunları Milgauss modelinden hiç hazzetmez, hatta nefret ederlermiş, aynı şeyi Tag Heuer hayranları arasında söylemek mümkündür belki, Monaco'yu sevenler diğer modellere bakmaz, diğer modelleri sevenler ise Monaco sevmez. Bunun estetik beğeni ile ilgisi var zannederim. Gördüğüm kadarıyla sanata ve bilime düşkün olanlar Monaco modeline özellikle hasta oluyorlar.

Bir örnek vereyim hemen, eskiden Milliyet gazetesinde Dış haberler müdürü olan, şimdilerde ise köşe yazarlığı yapan Kadri Gürsel mesela Monaco saatini sever ve kullanır. Karizmatik ve kendine güvenen bir insandır. İşte saatin temsil ettiği değerler de bunlar bence.

Efsane bir saat tasarımıdır Monaco. Üstelik ilk Monaco'dan bu yana her türlü gelişime ve yeniliğe açık yapısıyla hiç ölmeyecek bir saattir.

Louis Erard ve Maurice Lacroix



Bu sabah gazeteleri okurken, ilk önce Zaman gazetesinde Rotap'ın yayınlattığı bir Louis Erard ilanı gördüm. Son derece şık üç saat ve arkada bir saatin mekanizması görünüyordu. Doğrusu güzel reklamdı. Arkasından Türkiye gazetesi daha büyük bir sürpriz yaptı: 2 tam sayfa Maurice Lacroix reklamı! (LPI) görünce bir süre gözlerime inanamadım. Hele 2. sayfadaki saate (Masterpiece Lune Retrograde) bittim:

Olağanüstü güzellikte bir saat.

Bu güzel reklamların hepsi de İngilizce ne yazık ki. Olduğu gibi alınıp kullanılmış. Türkçe olsaydı daha hoş olurdu bence. Ama ne düşündüler bilemem, daha kolay olduğu için bu yöntemi seçtiklerini düşünüyorum. Daha önce yine bu gazetelerde Tag Heuer ve Omega reklamları görmüştüm. Onlar da çok güzeldi (ve elbette İngilizce) tabii.

Milliyet, Radikal, Vatan, Cumhuriyet filan gibi gazetelerde böyle ilanlar göremiyorum. Neden acaba?

"İnsanlar saati statü sembolü olarak görmeye başladı"



Melis Alphan
Fotoğraf: Garbis Özatay

Ünlü İsviçre saatlerinin Türkiye mümessilliğini yapan LPI firmasının genel müdürü Cent Uğurdağ:
"Yeni bir ev, araba ya da cep telefonu aldığınızda çok daha çabuk algılanabiliyor. Benim kolumdaki saatin nasıl bir saat olduğunu birinin hemen algılaması zor. Ancak ilgilenen anlayabilir. İlgilenenlerin sayısı da giderek artıyor"


Saat aslında insana dair sanıldığından çok daha fazla bilgi veriyor. Birinin saatine bakarak onun kişiliğini ve sosyal konumunu üç aşağı beş yukarı anlamak mümkün. Tabii artık saat bir ihtiyaç olmaktan çıktı ve giysileri tamamlayan bir aksesuvar halini aldı. Durum bu olunca, tek bir saatle yetinmek de zor oldu. Artık insanlar iş kıyafetleriyle ayrı, gündelik kıyafetleriyle ayrı, bir davete giderken ayrı, plajda ayrı saat takıyor. Her ne kadar rakamlar erkeklerin daha çok saat aldığını doğrulasa da burada da bir yanılsama var. Büyük saat her daim moda olduğu için birçok kadın erkek saatlerini tercih ediyor. İsviçreli saat markalarının Türkiye mümessilliğini yapan LPI firmasının genel müdürü Cent Uğurdağ şöyle diyor: "Değerli ve özel saatlere erkeklerin ilgisi daha fazla. Değerli derken, erkekler genelde taşlı, pırlantalı saat almıyor. Onların aldığı değerli saatler gerek malzemesi gerek içindeki mekanizmasından dolayı pahalı oluyor. Erkekler bu konuya daha çok özen gösteriyor."

LPI ne zaman kuruldu?

1993'ten beri bazı İsviçre saatlerinin Türkiye'deki mümessilliğini yapıyoruz. 13 yıl önce ilk markamız Tissot ile bu işe başladık. 1994'te Maurice Lacroix'nın, 1996'da ise TAGHeuer'in Türkiye mümessilliğini aldık. 2004'te yeni markalarla görüşmelerimiz başladı. Önce Baume&Mercier ve Cartier, ardından da geçen yılın sonunda Glashütte ve Blancpain'in Türkiye mümessili olduk.

"Saat bugün ciddi bir aksesuvar"

Bu işe girmeden önce de saatlere meraklıydınız herhalde.

İlk başta değildim. 1993'te tesadüfen saat işi yapmaya başladım. Sonradan ilgim arttı. Saat değişik bir ürün. Tekstil işiyle uğraşan biri her gördüğü kıyafete o kadar detaylı bakıyor mu bilmiyorum ama dünyanın her yanında saat işiyle uğraşanlar saate konsantre oluyor ve sevmeye başlıyorlar.

İnsanların genellikle tek bir saati mi var?

Bu biraz gelişmişlikle ilgili bir şey. Örneğin, Almanya'da insanların sahip oldukları yüz do- ların üzerindeki saat sayısı dört-beş yıl önce kişi başına 4,3'tü. Türkiye'de bununla ilgili bir araştırma yok ama saat 1970'lere kadar saat sa- dece fonksiyonundan dolayı alınan bir üründü.

1980'den sonra saat sadece fonksiyonuyla ön planda olan bir ürün olmaktan çıktı. Bugün ciddi bir aksesuvar. Modayla da çok bağlantılı. Farklı versiyonlarda saatler var. O yüzden de artık insanlar tek bir saatle idare etmiyor.

Saat kişinin kıyafetine mi uygun olmalıdır?

Sizde ne ön plandaysa, saat de ona uygun olmalıdır. Bir erkek çok iddialı bir ayakkabı giyiyor, çok iddialı bir kemer takıyorsa, takım elbisesi de buna uygun- dur. Saatin de bütün kıyafete uygun olması beklenir. Kadınlarda kıyafetin yanında kullanılan diğer aksesuvarlarla uyumlu olması önemli.

Bir de fonksiyonellik var. Deniz kenarında deri kayışlı bir saat kullanmanız çok mantıklı değil. Gece çok şık bir davete giderken spor saat takmanız da uygun değil, biraz daha abiye bir saat takmanız gerekir.

Hem kılık kıyafetiniz hem de içinde bulunduğunuz ortam hangi saatin takılmasının doğru olacağıyla ilgili ipuçları verir.

Saatin bir modası var mı?

Kısmen var, kısmen yok. Aslında saat çok klasik bir ürün. Otomobiller, binalar 50 yıl öncesinden çok farklı, teknolojinin bundaki etkisi büyük. Bugün saat üretiminde de teknoloji kullanılıyor ama prensibinde geçmişe göre çok büyük farklılıklar yok.

Biz ilk bu işe başladığımız yıllarda bayiler saate yandan bakıp inceliğiyle onun güzelliğini değerlendiriyordu. Bugün tekrar yandan bakıyor, inceyse "Bu ince" diyorlar, o kadar.

Kaba, biraz büyük saatler, özellikle yaz aylarında renkli saatler ilgi çekiyor. Ama genel olarak belirli bir fiyatın üzerinde saat alan erkekler deri kayışlı saatleri tercih ediyor.

Son dönemde pembe altın saatler rağbet görüyor. Koyu renkli kadranlar moda. Bütün moda markalarının da saatleri var. Bu yıl erkeklerin ceket kolu boyları kısa tutulmuş ki saatler gözüksün.



Müşterilerinizin çoğunluğu erkekler mi?

Bütün dünyada saat tüketicilerinin yüzde 60'ı erkekler, yüzde 40'ı ise kadınlar. Fakat bu oran son dönemde biraz yanlışlık içermeye başladı.

Kadınlar da çok iri, büyük erkek saatlerini alıyorlar. O yüzden bu konuda çok net bir şey söylemek mümkün değil ama erkekler daha çok saat kullanıyor. Değerli ve özel saatlere erkeklerin ilgisi daha fazla.

"Osmanlı saate meraklıydı"

Siz daha önce "Bizde saat kültürü yok" gibi bir açıklama yapmıştınız.

Bu biraz abartıldı. Saate gelişmiş ülkelerde olduğu kadar özen göstermiyoruz. İnsanlar maddi durumları iyileştikçe oturdukları evi, mobilyalarını, arabalarını, cep telefonlarını değiştiriyorlar ama çoğunluk saate bu özeni göstermiyor. Yoksa bunu kültür eksikliği olarak algılayamayız.

Sonuç olarak Türkiye'de 1983-84 yılına kadar resmi ve ciddi bir ithalat yapılması mümkün değildi. Halbuki Avrupa, Japonya ya da ABD'de yıllardır saatçilik sektörü gelişmiş vaziyette. Bizde hem insanlara bu sunulmamış hem insanların bunu alma imkanı çok küçük bir zümreyle sınırlı kalmış. Öyle olunca da insanların alışkanlıkları, ilgileri gelişmemiş.

Başka bir nokta daha var. Yeni bir ev, araba ya da cep telefonu aldığınızda çok daha çabuk algılanabiliyor. Ama şu anda sizin benim kolumdaki saatin nasıl bir saat olduğunu hemen algılamanız mümkün değil. Ancak çok ilgilenen birisi anlayabilir. Bilenlerin sayısı giderek arttığı için artık insanlar da saati yavaş yavaş bir statü sembolü olarak görmeye başlıyor.

Osmanlı İmparatorluğu'nda da saat prestij unsuruymuş. Hatta İsviçre'nin saat konusunda bu kadar güçlenmesinin nedeni de Osmanlı'ymış.

Osmanlı İmparatorluğu 1800'lerin başına kadar zenginliğin olduğu bir dönem. Avrupa ise o zamanlar çok iyi bir durumda değil. Daha sosyal bir yapıyla gelişiyor. O yüzden İsviçreliler o dönemde padişahın çevresine çok servis vermişler.

Hatta birçok saat markası yaptıkları özel modelleri önce getirip padişahlara göstermiş. Padişahlar da birçok saat ustasını çağırıp İstanbul'da misafir etmiş ve kendilerine özel saatler yaptırmışlar.

Saat kulelerine de çok özen gösterilmiş o dönemde. Dini faktör de var. Örneğin Teşvikiye Camii'nin yanındaki Teşvikiye kafe eskiden saat merkeziymiş. Orada saatlerin ayarları yapılıp halkın vaktinde camide olması sağlanırmış. Topkapı sarayında da çok değerli saatler var.

Saat alırken nelere dikkat etmek lazım?

Kullanma şartlarınıza uygun olmalı. Örneğin, devamlı denize giriyorsanız deri kayışlı bir saat almamalısınız. Bütün takılarınız beyaz altınsa sarı renkli, altın veya altın kaplama bir saat almanız çok tavsiye edilen bir şey değil.

***

Kişiye özel kadran

Yedi İsviçre markasının mümessilliğini yapıyorsunuz. Bu markalardan biraz bahseder misiniz?

Tissot en uygun fiyatlı markamız. Fiyatlar 150-200 YTL'den başlıyor, 1000 YTL'ye kadar çıkıyor. Tissot'nun fiyat avantajına rağmen çok teknolojik saatleri var. Maurice Lacroix ağırlıklı olarak mekanik saatler yapıyor. Fiyatları 500-20 bin YTL arasında değişiyor. TAG Heuer dünyanın en prestijli spor saat markası. Hem şık hem spor saatleri var. Fiyatlar 1000- 5 bin YTL arasında. Baume&Mercierlüks ve kısmen mücevher saatler üretiyor. Fiyatları ortalama 3-4 bin YTL civarında. Cartier'nin kalem ve çakmaklarını satışa sunuyoruz. Glashütte ve Blancpain İsviçre'nin üst düzey ve pahalı saat markaları. El işçiliği söz konusu, özel malzemeler kullanılıyor. Bu markalardan saat alan kişilere özel kadranlar yapılabiliyor, makinesinin üzerine isim yazdırılabiliyor. Fiyatları 4-20 bin YTL arasında değişiyor.

Şimdiye kadar hep toptancılık yaparken kısa süre önce ilk mağazanızı açtınız.

Yedi-sekiz ay konsept üzerinde çalıştık. Mağazada saat ve çikolatayı kombine ettik. Başka yerlerde de, hatta yurtdışında da şubeler açacağız. "İnsanlar saati statü sembolü olarak görmeye başladı"

Milliyet Moda, 21.09.2006, sayfa: 6.

TAG Heuer'in CEO'su anlattı

Esra Çoruh

Başarının anahtarı imaja yatırım

İsviçre'nin ünlü saat markası TAG Heuer'in CEO'su Jean-Christophe Babin, F1 yarışlarında sponsoru olduğu McLane Mercedes takımını desteklemek için İstanbul'a geldi. Babin markanın yükselişini anlattı.

145 yıllık saat markası TAG Heuer, Formula 1'in resmi zaman tutucusu. Pek çok sporcunun ve Hollywood yıldızının da tercih ettiği markanın CEO'su olan Jean- Christophe Babin, daha önce Henkel grubunda genel müdür olarak çalışıyormuş. Babin'in saate ve spora olan tutkunluğu, TAG Heuer'den gelen teklifi hemen kabul etmesinde etkili olmuş. Babin "Henkel'deki görevimden ne kadar memnun olsam da TAG Heuer saatlerine olan merakımdan bunu hayalimdeki iş olarak görüyordum" diyor.

ÜRÜN SAYISINI AZALTTI

2000 yılı Ekim ayından beri dünya başkanı ve CEO'su olarak TAG Heuer'i yöneten Jean Christophe Babin, bu göreve gelir gelmez birçok yeniliğe imza atmış. Başarı sırrının doğru durum analizi ile ihtiyaçların saptanması ve böylece önceliklerin doğru sıralanmasında olduğuna inanan Jean Christophe Babin'in kariyeri bu ilkenin geçerliliğini kanıtlayan başarılarla dolu. Jean Christophe Babin'in TAG Heuer'in hissedarı Louis Vuitton, Moet, Hennessy tarafından transfer edilmesi markanın hızlı yükselişe doğru ilk adımı olmuş. Jean Christophe Babin'e marka için getirdikleri yenilikleri sorduğumda şunları anlatıyor; "Pazarlama harcamalarını yüzde 30 kısarak, imaj ve tanıtım harcamalarına yatırım yaptık. Marka imajının gücünü ve ürün kalitesini artırıcı girişimlerde de bulunduk." Jean-Christophe Babin, kronograf ve zaman göstergesini kombine ederek saat teknolojisinde bir ilke imza atarken birçok teknolojik buluşun gerçekleşmesini sağlamış. Bu yenilikler, TAG Heuer'in Cenevre Grand Prix'sinden ödülle dönmesinin önemli bir kanıtı. Her zaman ürün imajına yatırım yapmanın pazarlama yatırımından daha önemli olduğuna inandığını söyleyen Babin, 700 olan ürün çeşitliliğini 220'ye indirmiş. 2004 yılında TAG Heuer'in, en yenilikçi İsviçre şirketi olarak gösterilmesi de Babin'in başarısının bir başka örneği. İsviçre'nin en eski saat firmalarından birisi olduğunu söyleyen Babin, markanın erkekler için tasarlanan prestijli saatleriyle bugüne geldiğini belirtiyor. Daima yeni fikirler ve icatlar peşinde olan TAG Heuer'in, artık sadece erkekler için değil kadınların da tercih ettiği bir marka olduğunu da hatırlatıyor. Jean Christophe Babin, markanın yeni teknolojileri sürekli takip ettiğini, çağdaş tasarımları ve hassas mekanik aksamı nedeniyle tercih edildiğini ve aynı zamanda da bir prestij sembolü olduğunun da üzerinde duruyor.

YENİ MODELİ TEST EDİYOR

Babin, yeni bir saat çıkaracakları zaman tasarıma bir müdahalesi olmasa da, fikir alışverişinde bulunduğunu söylüyor. Model piyasaya çıkmadan önce yine kendisinin denediğini ve test ettiğini de ekliyor. Hatta, lüks spor saatlerinin gereksinimlerini daha iyi anlamak ve tasarımcıların yaptığı yeni prototipleri de test edebilmek için güneydoğu Fransa'daki Formula 1 yarış okulunda zaman geçirdiğini de söylüyor. Yeni bir saat geliştirme sürecinin modele göre değiştiğini belirten Babin, sadece estetik değişiklikler ya da sadece tasarım yapılıyorsa 6 ile 12 ay bir zamana ihtiyaç duyulduğunu, yeni bir teknoloji ya da mekanik aksam değişikliğinin ise 2 ile 4,5 yıl sürdüğünü anlatıyor. TAG Heuer'in kimlere hitap ettiğini sorduğumda Babin "Özellikle 25-40 yaşlarında erkekler bu markayı tercih ediyor. Ama sportif, bağımsız kadınlar için de feminen saatlerimiz var. TAG Heuer erkeklerin eşlerine satın alacağı bir saat değil, kadınlar bu saati gidip kendileri alıyorlar" diyor.

FEMİNEN TASARIMLAR TAG

Heuer marka elçileri olarak son reklam kampanyalarındaünlü Hollywood yıldızı Uma Thurman ve tenisçi Maria Sharapova gibi isimleri kullanarak da markanın kadınlara hitap ettiğini de vurgulamak istediklerini söylüyor ve koleksiyondaki feminen saatlerin her geçen yıl arttığını, şu an koleksiyonun yüzde 40'ının kadınlar için olduğunu belirtiyor. Babin'in hangi saati kullandığını sorduğumda, günlük hayatında "Carrera Tachymeter" modelini tercih ettiğini, spor yaparken ise "Formula 1" modelini kullandığını söylüyor. Babin'in tüm TAG Heuer koleksiyonundaki en beğendiği saat yine Carrera Tachymeter. Türkiye'de de markanın çok iyi tanındığını ve tutulduğunu söyleyen Jean- Christophe Babin, saatlerinin kısa sürede yükseliş gösterdiğini ve 20. sırada olduğunu anlatırken on sene içinde de ilk on yada onbeşe yükseleceğine de inandığını söylüyor. Türkiye'deki eğitimli genç jenerasyonun markayı tercih ettiğini de ekliyor. TAG Heuer saatlerinin fiyatlarına gelince; 700 YTL'den başlayan saatlerin fiyatları materyali ve fonksiyonuna göre 4000 YTL'ye kadar çıkıyor.



Zamanı yakalamak

Markanın geçmişi Edouard Heuer'in 1860 yılında İsviçre'deki Saint-Imier kasabasındaki atölyesiyle başlamış. Spor düşkünü olan Heuer, kendisini saat ve kronometre yaratmaya adamış. Saat sektöründe birçok dönüm noktası yaratan Heuer'in 1887 yılında icat ettiği mekanik kronograf, bugün de birçok marka tarafından kullanılıyor. 1916 yılında geliştirdiği saniyede 1/100'lük kronometre ve 1969 yılında da yaptığı ilk otomatik kronograf da yine Heuer'in icatları... 1920 yılından itibaren birçok olimpiyat ve Grand Prix yarışlarında yine Heuer'in zaman tutucusu kullanılmış. 1985 yılında TAG grubu ile birleşmesiyle prestijli spor saatlerinde öncü marka olmuş.


Raikkönen ve Montoya'nın da tercihi

1969'dan bu yana Ayrton Senna, Alain Prost, Mika Hakkinen gibi efsanevi pilotların tercihi olan TAG Heuer, dünyanın en hızlı ve teknolojik sporu olan Formula 1'in de resmi zaman tutucusu. 145 yıllık tarihinde, sayısız motor sporu organizasyonunda ve yarışında resmi zaman tutucusu olarak büyük tecrübe kazanan TAG Heuer, McLaren Mercedes takımı ile 20 yılı aşkın süredir yürüttüğü işbirliğini bu yıl da takımın pilotları, Kimi Raikkönen'i ve Juan Pablo Montoya'yı marka elçileri olarak destekleyerek devam ettiriyor. Formula 1 için özel tasarlanan TAG Heuer Formula modelini kullanan Kimi Raikkönen, "Zamanın bu kadar önem taşıdığı bir sporda, dünyanın en iyi saatlerinden birinin kolumda olduğunu bilmek bana güven veriyor" diyerek, TAG Heuer'in takımın resmi zaman tutucusu olarak en önemli parçalarından biri olduğunu da vurguluyor. Juan Pablo Montoya ise TAG Heuer'in yeni tasarlanan Carrera Tachmetre modelini tercih ediyor. "McLaren Mercedes'e geçmek ve bir TAG Heuer elçisi olmak benim için bir hayaldi" diyen Montoya, yeni TAG Heuer Carrera ve Link Serisi saatleri sadece takmakla kalmayıp, yeni modellerin tasarımı aşamasında da etkin bir rol oynuyor.

Sabah Pazar, 28.07.2005

"Burada saatler perçinlenmiş. Dakikalar prangada"

Mehmet Barlas

Sabah'ın Pazar Eki'nde Esra Çoruh'un "TAG Heuer" CEO'su Jean-Christophe Babin'le marka ve saatler üzerinde söyleşisi vardı.

Markanın geçmişi Edouard Heuer'in 1860'ta İsviçre'deki SaintImier kasabasındaki atölyesiyle başlamış. Spor düşkünü olan Heuer, kendini saat ve kronometre yaratmaya adamış. Heuer'in 1887'de icat ettiği mekanik kronograf, bugün de birçok marka tarafından kullanılıyormuş. 1985'te Heuer şirketi TAG grubu ile birleşince prestijli spor saatlerinde öncü bir marka çıkmış ortaya.

Yeni bir saat geliştirme süreci modele göre değişirmiş. Sadece estetik değişiklikler ya da sadece tasarım yapılıyorsa 6 ile 12 ay bir zamana ihtiyaç duyulurmuş. Yeni bir teknoloji ya da mekanik aksam değişikliği ise 2 ile 4.5 yıl sürermiş.

"Saat" denilen o büyülü aygıta benim gibi tutkun olanlar Esra Çoruh'un Babin'le yaptığı söyleşiyi bir nefeste okumuşlardır. Ben de birkaç yıl önce Cenevre'de, saatlerine kendi adını veren saat ustası Frank Müller'le uzun bir söyleşi yapmıştım.
İsviçreli saat ustaları, Heuer, Müller gibi kendi isimlerini verirler yarattıkları markaya.

Bu ustaların tarihteki en ünlüsü olan Abraham Louis "Breguet", İsviçre'nin Neuchatel kentinden Paris'e göç edip, 1775'te kendi markasını üretmiş. Otomatik (veya perpetüel) saati ilk o yapmış. Antişok sistemi saatlere sokmuş. Onun yaptığı saatleri Marie Antoinette de, Napolyon da kullanmış. "Tourbillon" diye bilinen regülatörü de o bulmuş.

Kol saatlerinin yaygınlaşmasının zaman aldığını biliyoruz. Çanakkale Savaşı'nda boğaz boğaza çarpışmalar yapılırken, İngiliz ve Anzac askerlerinin cep saatlerini iple bileklerine bağlamaları, kol saatinin yaygınlaşmasına neden olarak da gösterilir bazı kitaplarda.

Mekanik, güvenilir saat, uygarlık tarihinin en önemli buluşlarından biridir. Bu şekilde açık denizlerdeki gemiler kum saatinden mekanik saate geçip, nerede bulunduklarını tam olarak anlayabilmişlerdir. Bu tür saati yanına alan ilk denizci Kaptan Cook'tur.

Saat bunun yanında, sanayi toplumlarının Kilise'ye karşı bağımsızlığını da simgelemiştir. Mekanik saatlerin icadından önce, toplumlar zamanı kilise çanlarından öğrenirlerdi. Yani "Zaman" bir anlamda kilisenin elindeydi. Modern çağda kentleşmenin simgesi, böylece kent meydanlarındaki saat kuleleri de olmuştur. İnsanın cebinde veya kolunda "Zamanı" taşıması, gerçekten büyüleyici bir duygudur. Bu yüzden insanların saatlere karşı garip bir tutkusu vardır. Çok büyük ve dünya çapındaki bir mücevher yapımcısı ile konuşuyordum. Onlar da kendi markaları ile bir kol saati çıkartmışlardı. Bunun nedenini sorduğumda şu cevabı almıştım:

- İnsanların saate karşı zaafı var. Bir yüzük veya bir kolyeyi satın almak isteyen kişi, üzerindeki kıymetli taşların değerini uzun uzun inceler. Oysa daha değersiz taşları bir saatin kadranı etrafına ve bileziğine dizip sattığınız zaman, kimse bunları incelemez. Saati satın alırlar. Bunun gibi altın saatlerdeki altının gerçek değeri de, satış fiyatının kat kat üzerindedir.

Bence mesela bir vitrinde "Roger Dubuis" marka saat görürseniz, bu ismin 1980 sonrasında marka olduğunu, daha önce bir saat fabrikasındaki ustaya ait olduğunu bilin. Bir "Officine Panerai"ye rastlarsanız, bunun ilk modelinin İtalyan denizciler için üretildiğini hatırlayın. Her saat markasının arkasında ilgi çekici öyküler bulunduğunu, Atlantik'i uçakla geçen ilk havacı Lindbergh'in bir kol saati değil bir "Diz saati" kullandığını bilmeseniz de bu bir problem yaratmaz.

Erkekler bizde ilk kol saatlerine sünnetlerinde gelen hediyeler arasında sahip olurlar. Acaba kızların ilk kol saati ne zaman hediye edilir onlara?

Sabah, 29.08.2005
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...